Zhao Lu Si, *The Story of Pearl Girl* dizisinde köle olarak doğmuş ve iş dünyasında kendine bir yer açmaya çalışan bir kadını canlandırmanın zorluklarını samimiyetle paylaştı.
Tan Tian Yin’in *Kun Shan Yu Qian Zhuan* adlı romanından uyarlanan bu Çin dizisi, Duanwu (Zhao Lu Si) adlı bir inci dalgıcının hikayesini anlatıyor. Duanwu, inci çiftliğinden kaçıp aşağılanmadan kurtulmaya çalışırken, sevdiği kişiyi kaybetmek ve güvendiği insanlar tarafından ihanete uğramak gibi zorlukların üstesinden geliyor. Zekası ve cesareti sayesinde sonunda Yangzhou’nun önde gelen mücevher tüccarlarından biri oluyor.
Yakın zamanda YOUKU, Zhao Lu Si ile kısa röportajlar yayınladı. İşte röportajlardan bazı bölümler:
### **Zhao Lu Si’nin Sözleri**
**“Hikaye, kadın başrolün çok gerçekçi bir büyüme yolculuğunu anlatıyor.”**
Zhao Lu Si, sözlerine şu şekilde başlıyor:
“Bu hikaye, bir kölenin hiçbir şeyden başlayıp Yangzhou’nun en büyük mücevher işinin sahibi haline gelişini anlatıyor. Duanwu’nun yolculuğu, hem fiziksel hem de duygusal mücadelelerle dolu.”
### **Q: Duanwu’yu bugüne kadarki en farklı karakter yapan nedir?**
“Şimdiye kadar canlandırdığım en çok mücadele eden karakter. Duanwu’nun çektiği acılar sadece fiziksel değil; dayak veya zorbalık gibi şeyler değil, daha çok modern toplumda derin yankı bulan bir şey. Alt sınıfta doğmuşsanız, dünyayla cesurca yüzleşmek için ne yapabilirsiniz? Duanwu’da hayran olduğum ve hayatım boyunca asla sahip olamayacağım şey cesareti. Bir söz var: Cesurlar dünyayı önce yaşar. Onu modern kadınlar açısından sıkça düşündüm. Hep şöyle düşündüm: ‘Bunca şeyden sonra neden pes etmiyor?’ Ama Duanwu, kaderine inanmıyor. Onu kabul etmiyor. Bu yüzden bu kızı gerçekten havalı buluyorum. Ancak, tüm kızların dünyayla yüzleşmek için aşırı cesur ve dirençli olması gerektiğini düşünmüyorum. İşlerin doğal akışına bırakılabileceğini düşünüyorum.”
### **Q: Duanwu’nun birçok sualtı inci dalışı sahnesi var. Çekimlerden sonra nasıl hissettiniz?**
“Dün su altındayken, gerçekten farklı bir his verdi. Hikayede, bir kız adet gördüğünde artık inci için dalış yapamaz ve doğum odasına gönderilirdi. Bu gerçekten korkutucu. Ancak Duanwu için suyun altındayken kendini en güvende ve en huzurlu hissettiğini düşündüm. Çünkü biliyor ki sadece suyun altında hayatı kendi ellerinde.”
### **Q: Bu sahneler fiziksel olarak nasıl bir his uyandırdı?**
Dayanması zor. Ama Duanwu olsaydım, sürecin keyfini çıkarırdım.
### **Q: Bu, Duanwu’nun en zor sahnesi miydi?**
Aslında, değil. Bu sahneler ilk iki bölümde yer alıyor. Bence izleyicilere taze bir görsel deneyim sunmak için eklenmiş. Ancak hikaye açısından bakıldığında, en yoğun kısım olduğunu düşünmüyorum. En heyecan verici kısımlar henüz gelmedi… Ayrıca, Duanwu çok meşgul! Hayatında o kadar çok şey oluyor ki bu kız sanki asla dinlenemiyor. Zihni bir türlü huzura eremiyor. Karmaşık bir karakter. Başından sonuna kadar rahatlayabilen biri değil.
Her sahnede, bir duyguyu kaçırmaktan korkuyorum. Örneğin, önceki sahnede bir adamla tartışmış olabilir, ancak sonraki sahnede küçük kardeşi [Karides] zarar görüyor. Bir sahnede birçok farklı duygu yaşıyor. Bu yüzden evet, hepsi oldukça zorlu. Bu durum beni en çok endişelendiren şey. Ayrıca, bu proje, sahnelerde en çok ağladığım iş oldu. İzleyicilerin “Hayat zaten bu kadar zor, bir de sen bize bunu mu gösteriyorsun Zhao Lusi?” diye düşünmesinden endişe ediyorum.
### **Q: Kaç tane ağlama sahnesi var?**
Neredeyse her sahnede. Çünkü senaryo çok akıllıca yazılmış. Asla doğrudan “Duanwu şimdi ağlıyor” demiyor, ancak hemen hemen her sahnede duygular birikiyor. O, dünyaya karşı nefret ve kızgınlık, adaletsizlik hissi taşıyor. Bu duygular olmadan garip olurdu, anlıyor musunuz? Hayatı çok yorucu.
Bir dizi izlemek, izleyicinin karakterle bir bağ kurmasını sağlar. Bu yüzden, hayatta bu tür zorluklarla karşılaşanların Duanwu’yu anlayabileceğine inanıyorum. O, onun gibi sayısız insanı temsil ediyor.
### **Q: Duanwu’nun yolculuğu zorluklarla dolu. Karides ona kaçmasını tavsiye etmişti. Duanwu’yu ne ayakta tutuyor?**
Eğer Karides olmasaydı, Duanwu’nun tereddüt etmeden ilerleyeceğini düşünüyorum. Ancak bir küçük kardeşi olduğunda ve onu korumak istediğinde, temkinli olmayı öğrendi. Bu konvoya ilk katıldığında tek amacı kanla boyanmış bir inciydi. O inciyi elde etmek için her şeyini vermeye hazırdı. Ancak bu organizasyona katıldığında terfi etme şansı olduğunu fark etti.
O zaman, “Çok çalışarak yükselebilir miyim? Sonra bir şeyler öğrenip, kendi çabalarımla düzgün bir iş halledebilir miyim? Bu, bana daha fazla güven kazandırır. Kardeşimle bir dükkan açmak ya da başka bir şey yapmak olsun, kendimi daha güvende hissederim,” diye düşündü. Geleceği böyle hayal etti.
### **Q: Duanwu’dan iş yerinde öğrenebileceğimiz şeyler var mı? Duanwu’nun hangi özellikleri öğrenmeye değer?**
Bence Duanwu’dan öğrenilecek bir şey yok. Yani, bu gereksiz. Aslında, ‘Gen Z ofis yenilikleri’ni çok seviyorum. Gerçekten çok hoşuma gidiyor. Çünkü bence önce kendimizi korumalıyız, önce kendimizi mutlu etmeliyiz. Duanwu’yu örnek alırsak, başrol olmasına rağmen her şeyini elde ediyor ama sonunda her şeyini kaybediyor. Gerçekten, “Her şeye sahibim ve tatmin oldum. Ah, dileklerim gerçek oldu!” diye hissetmezsiniz. Aksine, “Keşke her şey eskisi gibi olsa,” diye düşünürsünüz. Bence iş yerinde önemli olan şey, rahat hissetmek ve ne istediğinizi başarmaktır (Başlangıçtaki niyetlere sadık kalmak). Bu yeterlidir.
Duanwu’nun hikayesi, yalnızca bir kadının gücünü değil, aynı zamanda insan doğasının karmaşıklığını da gözler önüne seriyor.