“Spring of Youth” 5. Bölümünde Bizi Yıkan 4 An
0

“Spring of Youth” dizisinin ilk haftasında izlerken, gençlik, arkadaşlık ve aşk dolu eğlenceli bir hikâye izleyeceğimizi sanmıştık. Ama 5. bölüm, gençliğin herkes için aynı olmadığını bir kez daha kanıtladı. Bazı gençler sorunsuz, neşeli hayatlar sürerken, Kim Bom (Park Ji Hu), Sa Gye (Ha Yoo Joon) ve Tae Yang (Lee Seung Hyub) gibi karakterler, yetişkinlerin bile baş edemeyeceği zorluklarla yüzleşmek zorunda kaldı. İşte 5. bölümde bizi darmadağın eden dört an:

Uyarı: 5. bölüm için spoiler içerir!

Kim Bom’un acısı düşündüğümüzden çok daha derin

İzleyiciler Kim Bom’un geçmişinin ağırlığını tam anlamıyla kavradıklarını sandıkları anda, “Spring of Youth” bir katman daha açarak başrolümüzün yaşadığı travmanın boyutunu gözler önüne serdi. Önceki bölümlerde, annesinin organlarını bağışlamasıyla ilgili yaşadığı büyük suçluluk duygusunu zaten izlemiştik. “Acaba bir gün daha bekleseydim her şey farklı olur muydu?” diye kendi kendine sorması bile içimizi parçalamıştı. Ama 5. bölüm, çok daha sarsıcı bir gerçeği ortaya çıkardı.

Altı yıl önce Kim Bom Amerika’dayken, aldığı bir ödülün haberini annesiyle paylaşmak için onu aramıştı. Annesi, yağmur altında araba kullanırken telefonu açmış ve o sırada The Crown CEO’su Cho Sang Hun’un (Jo Han Chul) arabası annesinin aracına çarpmıştı. Kim Bom sadece kazayı duymakla kalmamış, annesinin yardım çığlıklarını, korku dolu anlarını da telefonda canlı canlı dinlemişti.

Bu detay, Kim Bom’un pek çok tepkisini baştan yazıyor. Trafik kazalarına karşı yaşadığı anksiyete, sessizce çektiği acı ve ayrılık korkusu, hepsi o geceye dayanıyor. Fiziksel olarak orada olmasa bile, olayın tamamını dinlemesi bir çocuğu travmatize etmek için fazlasıyla yeterli. Bu gerçek, Kim Bom’un o gecenin sesini hep yanında taşıdığını acı bir şekilde gösteriyor.

Sa Gye’nin paylaşamadığı gerçeklerle savaşı

Bölümün en duygusal anlarından biri, Sa Gye’nin kendini içinde bulduğu imkânsız durum etrafında dönüyor. Yaşadığı canlı rüyalar ve rahatsız edici anı parçalarının aslında Kim Bom’un annesine ait hatıralar olduğunu fark etmesi, dünyasını alt üst ediyor. Çünkü o gözler, kazadan sonra ona nakledilmişti.

Doğru olanı yapmak isteyen Sa Gye, polise başvuruyor; ancak kanıt yetersizliği nedeniyle inandırıcı bulunmuyor. Ama artık bu gerçekle yaşayıp yoluna devam etmesi mümkün değil. O da Kim Bom’un annesinin o korkunç anılarına ve trajediye bir şekilde bağlı kalmış olmanın suçluluğunu taşıyor. Bu yük, Kim Bom’un yanında taşınamayacak kadar ağır geliyor ve hem duygusal hem de fiziksel olarak ondan uzaklaşıyor.

Onu korumak için hislerini inkâr edip aslında hiç onunla çalışmak istemediğini söylüyor. Bu soğuk davranış can acıtıyor; ama Sa Gye de en az Kim Bom kadar genç ve kaybolmuş durumda. Dayanılmaz bir gerçekle ve belirsizlikle başa çıkmaya çalışırken, sessizliği seçiyor; zalim olduğu için değil, korktuğu ve kafası karıştığı için.

Kim Bom’un çalınan şarkısı

Tüm bu duygusal kaosun ortasında Kim Bom, başka bir darbeyle daha sarsılıyor: Şarkısı çalınıyor. Ve bu ihaneti yapan kişi de şok edici bir şekilde CEO’nun kızı (Han Yu Eun); yani bugüne kadar hep nazik ve destekleyici görünen “unnie”. Şimdiye kadar kötü niyetli biri olarak gösterilmemiş olması, bu ihaneti çok daha kişisel hale getiriyor.

Kim Bom için müzik sadece bir kariyer değil; kontrol edebildiği birkaç şeyden biri. Şarkısının çalınması, emeğinin yok sayılması ve bir başkasının sahiplenmesi yalnızca profesyonel bir sabotaj değil, aynı zamanda kişisel bir yaralanma.

Elbette CEO’nun kızı üzerindeki baskı nedeniyle bu yola başvurmuş olabilir. Ama babasının gücü, etkisi ve parasal imkânlarıyla profesyonel bir yapımcı kiralayabilir veya deneyimli bir yetenek bulabilirdi. Bunun yerine hâlâ sektörde ayakta kalmaya çalışan birinden çalmayı seçti. Böylece sadece bir şarkıyı değil, Kim Bom’un emeğini, umudunu ve iyileşmeye dair küçücük bir parçasını da çaldı.

Tae Yang ile buruk bir kaçış

5. bölümün ağırlığı içinde nadir bir sıcaklık anı da yaşandı: Tae Yang’ın Kim Bom’u dışarı çıkarması ve spontane bir platonik buluşma yaşatması. Basit bir yemek sırasında, esprileri ve küçük jestleriyle onu neşelendirmeye çalıştı. Bu, karakterlerin gençliklerini ve yaşadıkları acılara rağmen mutluluğu tutmaya çalıştıklarını hatırlatan tatlı bir andı.

Tabii ki izleyiciler, Tae Yang’ın ikinci erkek karakter olduğunu bilerek içten içe bir burukluk hissediyor. Onun hisleri, ne kadar samimi olsa da, büyük ihtimalle karşılık bulmayacak. Ama o kısacık an bile Kim Bom’la paylaştığı kahkahalar ve hafiflik, izleyenler için küçük bir ödül gibiydi.

Bu sahnede Kim Bom’un netliği de dikkat çekti. Tae Yang duygularını açarken, belki farklı bir gözle bakmasını umarken, Kim Bom net bir şekilde ona hayır dedi. Bu konuda karar verecek olanın yalnızca kendisi olduğunu, kimsenin ona birini sevdiremeyeceğini hatırlattı. Onun hem kırılgan hem de güçlü olabilmesi, Kim Bom’u bu kadar çekici bir karakter yapan şeylerden biri.

Bölümün en iyi taraflarından biri de dizideki kimsenin tek boyutlu olmadığını göstermesiydi. Kim Bom’un genelde paragöz ve açgözlü olarak gördüğümüz teyzesi bile karakolda Kim Bom’u teselli ederken insani bir yönünü gösterdi. O küçücük samimi an bile karakterin farklı yüzlerini görmek açısından çok değerliydi. Bu gibi detaylar hikâyeyi ayakları yere basan bir hale getirip, kusurlu insanların bile bazen içtenlikle önemseyebileceğini hatırlatıyor.

Bu içeriği nasıl buldunuz?
  • 0
    alkis
    alkis
  • 0
    begenmedim
    begenmedim
  • 0
    _sevindim
    sevindim
  • 0
    komik
    komik
  • 0
    _sok
    sok
  • 0
    _kizdim
    kizdim