K-dramalar uzun yıllar boyunca ruh sağlığına pek değinmeyen yapımlar olarak biliniyordu. Toplumda bu konular utanç verici, saklanması ya da korkulması gereken şeyler olarak görülüyordu. Ancak zaman değişiyor — ve Kore dizileri bu dönüşümde öncülük etmeye başladı.
İster depresyon, ister anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu (PTSD), otizm ya da kişilik bozuklukları olsun, bu diziler ruhsal mücadelelerin insanı tanımlayan değil, insan deneyiminin bir parçası olduğunu gösteriyor.
‘Our Blues’ (2022)
Our Blues, genç bir annenin doğum sonrası depresyonla mücadelesini ve yargılanma korkusunu konu alarak perinatal depresyonu gündeme taşıdı. Dizi, en yakınındakilere bile içini açmanın ne kadar zor olabileceğini nazik ama etkili bir dille işledi.
‘My Liberation Notes’ (2022)
My Liberation Notes, hayatın monotonluğu içinde sıkışıp kalmış herkesin ruhuna dokundu. İçedönüklük, duygusal tükenmişlik ve anlam arayışını merkeze alan dizi, sessizce taşıdığımız ama çoğu zaman dile getiremediğimiz içsel sancılara ses verdi.
‘Extraordinary Attorney Woo’ (2022)
Extraordinary Attorney Woo, otizm konusundaki algıyı Kore’de ciddi şekilde dönüştürdü. Dizide otizm, bir engel olarak değil, farklı bakış açılarını birer güç kaynağı olarak gösteren bir anlatıyla ele alındı — hem iş hayatında hem de kişisel yaşamda.
‘Our Unwritten Seoul’ (2024)
Our Unwritten Seoul, başarı baskısını ve zehirli iş kültürünün bir insanı nasıl yavaş yavaş tüketebileceğini derinlemesine inceliyor. Dışarıdan her şeyi yolunda görünen birinin, içeride sessizce mücadele ediyor olabileceğini hatırlatıyor.
Giderek daha fazla dizi, ruh sağlığı konularına empati ve derinlikle yaklaşmaya başladıkça, K-dramalar damgalamayı kırma sürecinde anlamlı bir rol üstleniyor. Bu hikâyeler yalnızca önemli değil; aynı zamanda iyileştirici. Ve belki de bu, daha yolun başlangıcı.