Halkın Gücü Partisi Lideri Han Dong Hoon, bugün yaptığı açıklamada, partisinin üyelerinin yaklaşan azil oylamasına katılmaları ve oylarını vicdanları ile prensiplerine uygun bir şekilde kullanmaları gerektiğini ifade etti.
Han, Ulusal Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, “Cumhurbaşkanının erken görevden ayrılma niyetinde olmadığı artık netleştiğine göre, görevlerinin derhal askıya alınması gerekmektedir,” dedi.
Han, şu sözlerle duruşunu vurguladı: “Azil sürecine kıyasla, erken görevden ayrılmanın daha öngörülebilir ve hızlı bir çözüm sunacağını düşünmüştüm. Ancak, böyle bir plan, Cumhurbaşkanının geleceğini tamamen partiye ve halkın kararına bırakmasına bağlıydı. Bunun böyle olmadığı açıkça ortaya çıktı.”
Parti Lideri Han Dong Hoon’un tam açıklaması ise şu şekilde;
“İktidar partisi lideri olarak, saygıdeğer Kore halkından derin bir özür diliyorum. Partimiz, bu anayasaya aykırı ve yasadışı sıkıyönetimi önleyemedi. Sıkıyönetim ilanı sonrasında ulusal kargaşayı en aza indirmeye yönelik yollar aradık, ancak bu süreçte halk arasında hayal kırıklığına yol açtık. Gerçekten üzgünüm.
Dün, Milli Savunma Bakanı vatana ihanet suçlamasıyla tutuklandı. Kore yargısı tarafından verilen tutuklama kararı, Cumhurbaşkanını kilit bir suç ortağı olarak belirledi. İki gün önce, Ulusal Meclis’e ifade veren askeri generaller, Cumhurbaşkanının sıkıyönetimin kaldırılmasına yönelik Meclis kararını fiziksel olarak engellemeleri için kendilerine doğrudan talimat verdiğini ve çeşitli yasa dışı emirler verdiğini açıkladı.
Bu durumun ciddiyeti zamanla daha da netleşiyor. Yakın zamanda, Cumhurbaşkanının partimizin talebine ve erken istifa konusunda daha önce verdiği taahhüde uymaya niyeti olmadığı teyit edildi. Bu, Cumhurbaşkanının görev süresini ve geleceğini partiye emanet etme konusundaki kamuya açık sözünü ihlal etmektedir.
Sıkıyönetim ilanının hemen ardından, partimiz bu tedbire açıkça karşı çıktı ve hayatımız pahasına bile olsa halkla birlikte buna karşı mücadele edeceğimizi taahhüt ettik. Askeri ve polis teşkilatına, Ulusal Meclis’e girme emirlerini takip etmemeleri çağrısında bulunduk. Meclis’in sıkıyönetimi kaldırma kararını savunduk. Sıkıyönetimin ilk açıklandığı andan bu yana duruşumuz tutarlı oldu: Anayasaya aykırı ve yasa dışı sıkıyönetime karışan herkes, Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere, sorumlu tutulmalıdır.
İktidar partisi olarak, bu krizin yol açtığı kaosu en aza indirme sorumluluğunu taşıyoruz. Sorumluların sıkı bir şekilde hesap vermesini sağlarken, sıkıyönetim sonrası istikrarsızlığı azaltmak için vatandaşlardan, kanaat önderlerinden ve siyasi liderlerden rehberlik istedik. Geçmiş azil deneyimlerine dayanarak, azilin genellikle uzun süreli bölünmelere ve büyük zararlara yol açtığını fark ettim. Daha hızlı, öngörülebilir ve düzenli bir çözüm olan erken istifa gibi bir çözüm bulmaya çalıştım. Ancak, bu çabalar yetersiz kaldı.
Cumhurbaşkanının erken istifasıyla azil sürecinden önce çözüm bulmanın daha hızlı ve öngörülebilir olacağına inanıyordum. Ancak, bu durum Cumhurbaşkanının kaderini partiye ve halka emanet etmesine bağlıydı. Bu şart yerine getirilmedi.
Parti lideri olarak, duruşumu açıkça belirtmek istiyorum: Cumhurbaşkanının askeri komuta ve devlet yönetimi dahil olmak üzere yetkilerini derhal kullanması engellenmelidir. Cumhurbaşkanının erken istifa etmeyi reddetmesi teyit edildiğine göre, görevlerinin derhal askıya alınması zorunludur. Daha fazla kaosu önlemeliyiz. Artık tek uygulanabilir bir yol var: Parti milletvekillerimizin, bir sonraki oylamada oturuma katılarak vicdanları ve prensiplerine uygun şekilde oy kullanmaları.
Bunu yapacaklarına güveniyorum. Tek arzum, ulusun gelişmesi ve halkın huzura kavuşmasıdır. Ülke ve halk için, milletvekillerimizin akıllıca oy kullanacağına inanıyorum. Teşekkür ederim.”
Han’ın kararlı eylem çağrısı, mevcut yönetim altında ulusun benzeri görülmemiş zorluklarla karşı karşıya kalmasıyla artan kamu ve siyasi baskıların ortasında geldi.
